İSMAİL HÜNERLİCE
HACC ÇEŞİTLERİ
*İfrad Haccı
*Temettü Haccı
*Kıran Haccı
ON BİR MADDE DE HACC
MERAK EDİLEN SORULAR
1-Hac her sene midir, yoksa bir kere midir?
2-Umrenin hükmü nedir? Bir kere midir, fazlası var mıdır?
3-Hacc ve umrede erkelerle kadınların arasında farklılıklar nelerdir?
Umre; lügat manası olarak ziyaret etmektir. Dinî bakımdan da; ihram, tavaf, sa'y, sonra da tıraş olmak veya saçları kısaltmaktan ibaret olan özel bir ziyarettir. Umre, küçük bir hac demektir ki ihram şartı, tavaf ve sa'y rükünleri, tıraş olmak veya saçları kısaltmak vacibidir.
Umre'nin, hacdan mahiyet itibariyle farkı; vakfe rüknünün bulunmaması, sa'yin rükün olmasıdır. Hüküm itibariyle farkı da hac farzdır; umre ise farz değil, nafile bir ibadettir. Bir kısım ulema farz olduğunu söylemiştir. Şimdi bir senenin hac aylarında, hac ile umrenin birlikte yapılması veya yapılmamasına göre haccın üç çeşidi vardır:
1-İfrad haccı,
2-Temettü haccı
3-Kıran haccıdır.
İFRAD HACCI
Mekke'ye dışardan gelenlerin, mikattan yalnız hac niyetiyle ihrama girip, kudüm tavafını yaptıktan sonra hacla ilgili fiiller bitinceye kadar Mekke'de ihramlı olarak kalmalarıdır. Bunda umre bulunmayıp bir tek hac yapılmış olduğundan buna müfrid haccı veya ifrad haccı denir. Mekke'ye dışardan gelenlerin, ihramsız geçmeleri caiz olmayan mikat yerleri beştir: Zülhuleyfe, Zati ırk, Cuhfe, Karn, Yelemlem'dir.
TEMETTÜ HACCI
Mikattan umre niyetiyle ihrama girip, umre için tavafı ve sa'yi yaparak tıraş olup ihramdan çıkmak; sonra Mekke'de bir Mekkeli gibi kalıp, nihayet terviye gününde hac için haremden ihrama girerek haccı tamamlamak ve kurban kesmektir. Uzun süre ihramda kalmamak için umreden bu şekilde istifade edildiğinden dolayı buna temettü' haccı adı verilmiştir.
KIRAN HACCI
Mikattan hem umre ve hem de hac, ikisine birden niyet ile ihrama girip, Mekke'ye varınca önce umre için tavaf ve sa'y, sonra hac için kudüm tavafı ve sa'y etmek, daha sonra ihramdan çıkmaksızın sonuna kadar hac fiillerini yapmak ve kurban kesmektir. Cahiliye devrinde umre ile haccın, hac aylarında birlikte yapılması caiz değildi. Bu âyet, bunların meşru olduğunu açıklamak için nazil olmuş ve şükranesi olmak üzere kurbanı da vacib kılmıştır.
* * *
Yukarıdaki emirleri yerine getirin. Allah için hac ve umreyi de tamamlayın. Yani isterse nafile olsun, hac ve umreden birine veya ikisine başladınız mı tamamlayın, eksik bırakmayın. Yahut da tamam olarak icra edin. Ne başından, ne de sonundan hiçbir eksik bulunmasın.
Geçen Hudeybiye senesi umreye başlanmış, fakat müşriklerin harbe kalkışmaları üzerine tamamlanamamış tı. Onun için bu sene hem onun tamamlanmasıyla kazası emredilmiş, hem de bu münasebetle inkişafa hazır bulunan haccın meşru kısımlarına da işaret buyurulmuştur. "Amellerinizi iptal etmeyin!" yasağında da açıklanacağı üzere genel olarak nafileler bile başlamakla farz olur ve eksik bırakılırsa kazası lazım gelir. Bundan anlaşılır ki bu tamamlama emrinde henüz haccın veya umrenin doğrudan vacib olduğuna dair kesin bir delil yoktur. Hac, bundan sonra "Beyt'i haccetmek, insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır". Nassı ile farz kılınmış ise de, umrenin doğrudan vacib olduğuna dair bir nas yoktur. Fakat, birçok âlimler ve tefsirciler umrenin de vücûbunu, yani farz olduğunu söylemişlerdir.
* * *
Hazreti Âişe, İbnü Abbas, İbnü Ömer, Hasen-ı Basrî, İbnü Şîrîn, umre vacibdir demişlerdir. İmam Şafiî de bunu tercih etmiş ve tamamlamanın vacib oluşunun, aslın vacib oluşunu gerektireceği görüşüne sahip olmuştur.
Bunun tersine Abdullah b. Mes'ud, İbrahim Nahaî ve Şa'bi'den umrenin "nafile" olduğu rivayet edilmiştir. Mücâhid de:
"Allah için hac ve umreyi tamamlayın." ilâhî sözünde "Biz hac ve umre ile emrolunmadık. " demiştir. Aynı zamanda tamamlamanın manasında da seleften çeşitli rivayetler vaki olmuştur.
Görülüyor ki, bunların aslı ilk plânda iki manaya yöneliyor: Birinde "Başladığınızı tamamlayın." demek, diğerinde de gerek başından ve gerekse sonundan tam yapın demek oluyor. Bir de tam yapmanın şeklinde ihtilaf edilmiş bulunuyor. Birinci manada doğrudan vücub ihtimali yoktur. Fakat ikinci de vacib olması da olmaması da muhtemeldir. Hâlbuki farziyet yani kesin vücub, ihtimal ile sabit olamayacağından, bu ayetten hac ve umrenin farz olduğunu anlamak mümkün olamaz. Bunun için Hanefi mezhebinde umre ayrıca farz olan bir ibadet değildir. Hac da dâhil, hayır ve nafile kabilinden bir ibadettir. Her nafile gibi başlamakla vacib olup tamamlanması lazım gelir. Gerçekte umreye "hacc-ı asgar" (küçük hac) denir. Böyle olduğu halde büyük hacda dahil olmayan müstakil bir hac farz olsaydı iki hac farz olması gerekirdi. Hâlbuki Akra b. Habis:
"Hac her sene midir, yoksa bir kere midir, ey Allah'ın Resulü?" sorusuna cevaben Resulullah'ın:
"Bir keredir, fazlası nafiledir." buyurduğu sabittir. Yine Cabir hadisinde:
"Umre kıyamet gününe kadar hacda dâhildir." ve "hac, cihad, umre nafiledir." diye rivayet edilmiştir. Bundan dolayı umrenin doğrudan vücubuna kesin delil bulunmamakla beraber, vacib olmadığına dair sahih haber de vardır.
Fakat gerek hac ve gerekse umreye nafile olarak da başlanmış olsa, bütün nafilelerde olduğu gibi başlamak ve gerekli kılmakla vacib olacaklarından tamamlanmaları nın farz olduğunda da şüphe yoktur. Bu bakımdan: ilgili İhramdan sonra ihsar meydana gelir, zorlayıcı bir engele tutulup, hacdan veya umreden kalırsanız, kurban cinsinden kolayınıza gelen bir şey lazımdır.
HEDY
Hedy; deve, sığır, davar cinsinden Beytullah'a hediye edilen kurbanlıkların ismidir ki en azı bir koyun veya keçidir. "Büyük baş hayvan"ın yedide biri de yeterli olur..
İbn-i Ömer Radıyallahu Anhüma buyurdu ki: Bir kere ben, Mina mescidinde Resulullah ile beraber otururken, biri Ensardan diğeri sekîf kabilesinden iki kişi gelerek, selâm verdikten sonra:
"Ya Resulallah! Sana bazı şeyler sormaya geldik." dediler.
Bunun üzerine Resulullah:
"İsterseniz sizin sormak istediğiniz şeyleri siz sormadan söyleyeyim, isterseniz ben susayım siz sorunda söyleyeyim." buyurdu.
O iki zat:
"Ya Resulallah! Sen bize söyle." dediler.
Daha sonra Sekafî Ensarî'ye:
"Sen sor" dedi.
Ensarî de:
"Sen söyle ya Resulallah!" dedi.
O zaman Resulullah:
"Sen bana, Beyti Haramı kastederek evinden çıkışının, tavaftan sonraki iki rekâtının, Safa ile Merve arasındaki Sa'yinin, Arefe günü İkindisindeki vakfenin, şeytanları taşlamanın, başını traş etmenin, daha sonra tavaf yapmanın ve Arafat'tan inmenin sevaplarını sormaya geldin." Buyurdu.
O Sahabi:
"Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, elbette ben sana bunlardan sormaya gelmiştim." dedi.
Resulullah bunların sevabını beyan etmek üzere şöyle buyurdu:
"Şüphesiz Beyti Haramı kastederek evden çıktığında, deven, adımını her koyup kaldırdığında, Allah-u Tealâ ona karşılık mutlaka sana bir sevap yazar ve bir günahını siler. Tavaftan sonraki iki rekâtın ise, İsmail oğullarından bir köle azat etmek gibidir. Ondan sonra, Safa ile Merve arasında sa'y etmen ise yetmiş köle azat etmen gibidir. Arefe günü ikindide vakfe yapmana gelince, şüphesiz Allah-u Tebareke ve Tealâ birinci kat semaya inerek sizinle meleklere iftihar eder ve: "Kullarım uzun yollardan, cennetimi umarak, pejmürde kıyafetlerle bana geldiler, sizin günahlarınız kum taneleri veya yağmur damlaları veya denizin köpüğü kadar olsa da elbette onları mağfiret ederim. Ey benim kullarım! Siz de, şefaat ettikleriniz de affolunmuş olduğunuz halde buradan inin." buyurur. Senin, şeytanları taşlamana gelince, attığın her taşa karşılık helak edici günahlardan büyük bir günah affedilir. Kurban kesmen ise, kestiğin kurban Rabbinin yanında senin için saklanmıştır. Başını traş etmene gelince, traş ettiğin her kıla karşılık senin için bir sevap vardır, ayrıca bir günahın da silinir. Ondan sonra Beytullah'ı tavaf ettiğinde ise, hiç günahsız olarak tavaf etmiş olursun. Bir melek gelip ellerini senin iki omuz arana koyarak: "Geleceğe yeni amellere başla. Çünkü geçmiş bütün günahların affedilmiştir. " der.
ON BİR MADDE İLE GERÇEK HACC
1- Helal, tertemiz bir mal tedarik eder, ödenmesi lâzım borçları var ise öder, kazaya kalmış ibadetleri var ise mümkün mertebe kaza eder, tövbe ve istiğfar eder, kendisini kötü sözlerden korur, güzel hasletli olmaya çalışır, mütevazı bir şekilde hareket eder, yola çıkacağı zaman evinde iki rekât namaz kılar.
"Bismillahi tevekkeltü alellahi la havle vela kuvvete illa billah."
"Allah-u Teâlâ'nın adı ile Hac yolcuğuna çıkıyorum, Allah-u Teâlâ'ya tevekkül ettim. Bütün güç ve kuvvet sadece Allah-u Teâlâ'nın yardımı iledir." diyerek Hakk'a sığınır, aile efradıyla, dostlarıyla veda ederek yola çıkar.
* * *
2-Mikat, denilen yerlerden birine varınca yıkanır veya abdest alır, giderilmesi lâzım gelen fazla tüyleri bedeninden giderir, tırnaklarını keser, elbisesini çıkarır, beyaz, temiz bir peştamal ile dikişsiz bir örtüye sarılır, güzel kokulu şeyler sürünür, başını açık, ayaklarını çorapsız bulundurur, üstü açık topukları kısa ayakkabı giyinir, iki rekât ihram için namaz kılar…
"Allahümme inni üridü'l-hacce feyessirhu li ve tekabbelhu minni."
"Yarabbi! Ben hac etmek istiyorum, onu bana kolay kıl ve onu benden kabul et" diye dua eder, sonra da:
"Lebbeyk. Allah'ümme Lebbeyk..." diye telbiyede bulunur.
* * *
3- Böyle ihrama girdikten sonra hanımı yanında ise cinsel ilişkide bulunmaz, hanımını öpüp okşamaz, dikişli elbise giyinmez, güzel kokulu şeyler sürünmez, saçlarını, tüylerini, tırnaklarını kesmez, güvercin, geyik gibi av hayvanlarını avlamaz, yeşil ağaçları, otları kesip koparmaz, kötü ve şehevi sözlerde bulunmaz, arkadaşları ile ve başkaları ile çekişmez, fakat yıkanabilir, para kesesini beline bağlayabilir.
* * *
4- Her namaz kıldıkça ve yolcu kafilelerine rast geldikçe, yokuşlara çıkıp, inişlere indikçe:
"Lebbeyk Allah'ümme Lebbeyk" diye yüksekçe bir sesle telbiyede bulunur. Mekke-i Mükerreme'ye varacağı zaman yıkanır veya abdest alır, Mekke-i mükerreme'ye girince hemen Mescid-i Haram'a koşar, Beytullah'ı görünce:
"Lebbeyk…" diye telbiyede bulunur. "Allah-ü Ekber" diye tekbirde, "Lâ ilahe illallah" diye tehlilde bulunur, salât ü selam okuyarak:
"Allah'ümme zid beyteke teşrifen ve ta'zimen ve tekrimen ve birran ve mehabeten"
"Ey Allah'ım! Beyt-i izzetine mahsus şerefi, ta'zimi, saygıyı, ihsan ve heybetini arttır." diye duâ eder.
Hacer-i Esved tarafına yönelerek tekbir alır, Hacer-i Esved'i selamlar, mümkün ise kimseye eziyet vermeksizin öper veya elini sürer. Sonra da Kâbe-i muazzama'yı sola alarak hatimin arkasından tavaf-ı kudûme başlayıp Beytullah'ın etrafını yedi defa dolaşır, bu tavafın ilk üç şavtında "Remel" yapar, yani adımlarını kısaltır, omuzlarını silkeleyerek çalımlıca bir sürat gösterir ve her dolaşmasında Hacer-i Esved'e gelince onu selamlar, bu tavafı müteakip de İbrahim aleyhisselam'ı n makamında, kalabalık ise Harem-i şerif'in diğer yerinde iki rekat namaz kılar, sonra Hacer-i Esved'i yine selamlar.
* * *
5- Bundan sonra sa'y için Safa ile Merve caddesine çıkar, bu caddede evvela Safa tepesine Beyt-i Muazzam görülünceye kadar çıkıp Beytullah'a yönelerek tekbir ve tehlilde, salât'ü selamda bulunur. Sonra buradan Merve tarafına gider, bu sahadaki iki yeşil direk arasında sürat gösterir, bu şekilde dört defa Safa'dan Merve'ye, üç defa da Merve'den Safa'ya gider gelir. Merve tepesinden de Kâbe-i muazzama'ya karşı tekbir ve tehlilde, salâtü selâmda bulunur. Böyle her geliş-gidişte telbiye yapar, sürat ile yürüdüğü zaman;
"Allah'ümmağfir verham vetecavez amma ta'lem. Feinneke ente'l-aliyyü 'l-azim."
"Ya Rabbi! Bağışla, merhamet et, bildiğin kusurlarımıza bakma, çünkü sen şüphesiz en yüce, en büyüksün." diye dua eder.
Bu geliş-gidişin peşpeşe bir halde olması daha faziletlidir, ara ile yapılması da caizdir.
* * *
6- Yalnız hacca niyet etmiş olan bu zat, böyle sa'y ettikten sonra da Mekke-i mükerreme'de yine ihramlı olarak kalır, dilediği zaman Beytullah'ı nafile tavaf eder, Zilhicce'nin sekizinci - Terviye - günün de sabah namazını Mekke-i mükerreme'de kılar sonra "Mina" mevkiine çıkar, orada Arefe günü'nün sabah namazını kılıncaya kadar durur, sonra Arafat'a gider, o gün güneş batınca da Müzdelife'ye yönelip geceyi Müzdelife'de geçirir, akşam namazını yolda kılmayıp yatsı namazı ile beraber imama uyarak Müzdelife'de kılar. Kurban bayramı gününün fecr(şafak)ı doğunca da hemen sabah namazını kılar, sonra Müzde-life'de "Meş'ar-i haram" denilen mevkiye gider, orada biraz durur, bütün bu yerlere gider gelirken vakit vakit telbiyede bulunur.
* * *
7-Meş'ar-i haram'da iken fecir (şafak) tamamen aydınlanınca daha güneş doğmadan Mina tarafına vakar ve sükünet ile yönelir, Mina'da Cemretü'l-akabe denilen taş kümesine yedi tane küçük taş atar, bu taşları sağ elinin baş ve şehadet parmakları ucu ile tutarak atar ve herbirini attıkça tekbir alır, bu atış bitince oradan ayrılır. Sonra dilerse kurban keser, daha sonra tıraş olur veya saçlarının uçlarından parmak uçları kadar bir şey kırkar, bunları yapınca hanımı ile cinsel ilişkiden başka ihramın bütün yasakları kendisine mübah olmuş olur.
* * *
8- Bayramın birinci gününde veya ikinci veya üçüncü gününde Mekke-i mükerreme'ye döner, tavaf-ı ziyareti yapar, tavaf-ı kudûmde remel yapmamış ise bunu tavaf-ı ziyaretin ilk üç şavtın da yapar, bu tavafı bitirince iki rekat namaz kılar. Artık bu tavaftan sonra, kendisi için hanımı ile cinsel ilişki de mübah olmuş olur.
Tavaf-ı ziyaret için Mina'dan Mekke-i mükerreme'ye Bayramın birinci gününde inmek daha faziletlidir.
* * *
9- Tavaf-ı ziyaretten sonra tekrar Mina'ya gider, Cemreleri taşlamak için üç gün Mina'da oturur. Bayramın ikinci günü zeval(öğle) vaktinden sonra Mina'da "Mescid-i Hayf" yakınındaki Cemre-i ûlâ'dan başlayarak cemrelerin üçünü de taşlar. Şöyle ki, yaya yürüyerek evvela Cemre-i ûlâya, sonra Cemre-i vustaya yedişer taş atar ve her birinde tekbir alır ve bu iki cemreden her birinin yakınında ayrıca durup kendisine, anasına, babasına, din kardeşine dua eder, sonra binitli olarak Cemre-i Akabe civarına gider, buna da yedi taş atar, fakat burada dua için durmaz.
Bayramın üçüncü gününde de zeval(öğle)den sonra bu tertip üzere cemreleri taşlar. Şayet Mina'da iken bayramın dördüncü günü de girecek olsa, o gün dahi böylece taş atar. Bu güne mahsus olmak üzere taşları zeval(öğle)den evvel de atılabilir.
(Bu halde atılan taşların sayısı yetmişe ulaşmış olur. Bu taşlar, Müzdelife'de iken veya Mina'ya gelirken toplanır, ihtiyaten yıkanır, cemrelerde biriken taşlardan alıp atmak mekruhtur.)
* * *
10- Bundan sonra tekrar Mekke-i mükerreme'ye döner, yolda "Muhassab" denilen düzlükte biraz durup dinlenir. Daha sonra Mekke-i mükerreme'ye giderek Harem-i şerif'e varır, veda tavafını yaparak iki rekât namaz kılar. Bundan sonra zemzem kuyusunun yanına gider, elinden gelirse suyunu kendisi çeker, Beytullah'a karşı durup kana kana içer, bununla yüzünü, başını yıkar ve kolayına gelirse, bedenine de döker, içtikçe:
"Allah'ümme inni es'elüke ilmen nâfian ve rizkan vâsian ve şifâen min külli dâin."
"Ey Allah'ım! Ben senden faydalı bilgi, geniş rızık ve her hastalıktan şifa dilerim!" diye dua eder.
* * *
11- Zemzem suyunu içtikten sonra Kâbe-i muazzama'nın en yüksek eşiğini öper ve mümkün olursa, içerisine girip iki rekat namaz kılar, duvarına yüzünü sürüp Allah Teâlâ'ya hamd eder, istiğfarda bulunur, kemali edep ile tekbir ve tehlil ederek, daha sonra Mültezem'e gelir, yüzünü ve göğsünü koyar, Kâbe-i muazzama'nın örtüsüne yapışarak duada bulunur. Artık Mekke-i mükerreme'de kalmayacak ise yüzünü Beytullah yönünden ayırmayıp ayrılışından dolayı bir hüzün ile ağlaya ağlaya veya ağlar gibi bir vaziyet alarak arka arka çekilir, Harem-i şerif'ten çıkar, dilediği gün memleketine döner.
HACC İÇİN SON SÖZ
Bu hac vazifelerini yerine getirme hususunda kadınlar da erkekler gibidirler. Şu kadar var ki kadınlar, ihramda normal, âdetleri üzere giyinmiş ve başları ile ayakları örtülü bulunmuş olur. Bununla beraber yüzlerine dokunmamak üzere bir peçe de kullanabilirler. Telbiyelerde seslerini yükseltmezler, tavafta ve Safâ ile Merve arasında sürat göstermezler, ihramdan çıkmak için de saçlarının uçlarından biraz kesmekle yetinirler. Hacer-i Esved'i selamlamak için erkeklerin aralarına sıkışmazlar.
Adet görmeye başlayan bir kadın, haccın bütün vazifelerini yapabilir. Yalnız bu halde tavaf-ı ziyareti yapamaz, tehir eder. Bu tehirinden dolayı kendisine kurban veya başka bir ceza da lâzım gelmez.
Tavaf-ı ziyaretten sonra adet görmeye başlayan bir kadından veda tavafı vazifesi düşer.
Mekke-i Mükerremede bir hacının dikkat etmesi gerekli hususlar; beş vakit namazı mümkün mertebe Beytullahta kılması takati yettiği kadar tavaf yapması özellikle elli tavaf çünkü elli tavafı yapan günahından arınmış olur. Kâbe'de oturup Kuran okumak ve hatim yapmak, yolda, otelde, Kâbe'de bütün her yerde kendine, ailesine ve bütün müslümanlara hayır dua temek gerekir.
Medine'de kırk vakit namazı peşpeşe kılan cehennemden berat ve azaptan kurtuluş yazılır ve münafıklıktan uzak olur.
Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i ziyarete giderken yasini şerif ve fetih suresini okuyup ziyaret yapılması, Cennetül Bakiyi ziyaret etmek. Kuba mescidine gidip kuşluk namazını kılması, özellikle cumartesi günü Kuba'ya gidip kuşluk (duha) namazını kılarsa umre sevabı almış olur. Kabul olunmuş haccın karşılığı ancak cennettir.
Rabbim helal kazançlarla mebrur haclar nasib eylesin. Amin.
<0YORUM: