| Muhterem Arkadaşlar; insan direnmesini bilmelidir. İnsan inançları karşısında erkekçe direnmelidir. İnsan en ufak bir tehdit karşısında direnemezse onun insanlığından şüphe etmek gerekir. 28 Şubat'ın karanlık günlerinde; gazete patronlarının, işadamlarının, milletvekillerinin, sivil toplum örgütlerinin, sendika ağalarının, parti liderlerinin... kolay teslim olması karşısında başımıza gelenleri biliyoruz. İşte kahramanca direnen bir kahramanın belgesi. ÇEVİK BİR, MUHSİN YAZICIOĞLU VE BAYKAL Bu hafta dergimizin kapak dosyasını BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'na ayırıyoruz. Seçimler gibi önemli bir gündem olmasına rağmen neden mi Muhsin Yazıcıoğlu? Çünkü seçimler öyle ya da böyle 3-4 yılda bir tekrarlanıyor. Ama Muhsin Yazıcıoğlu gibi bir değerin yetişmesi on yıllar alıyor. Unutulmaması gerekir ki Türkiye "adam gibi adam"ını kaybetti. Rahmetli Muhsin Bey'in 28 Şubat sürecindeki tavrı, inanın her babayiğidin kaldırabileceği ve bu şekilde dik durabileceği bir dönem değildi. Muhsin Bey gelen onlarca teklifi elinin tersiyle itip, tehditlere de boyun eğmeyerek, Meclis kürsüsünden söylediği gibi "Müslümanların iktidar olmasını" sağladı. Muhsin Bey'in nasıl bir "adam" olduğunu bizzat kendi ağzından dinlediğim bir olayla sizlere aktarmak istiyorum. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, yaklaşık bir yıl önce Gerçek Hayat'ı ziyaret etmişti. Klasik hal hatır sorma faslından sonra, sohbet döndü dolaştı 28 Şubat sürecine geldi. O dönemde yaşananları konuşup değerlendirirken rahmetli, Çevik Bir'le aralarında geçen şu olayı anlattı. Bizzat kendi ağzından sizlere aktarıyorum: TARİHE GEÇECEK MESAJLAŞMA "28 Şubat sürecinin en hareketli olduğu dönemde, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonu'nda düzenlenen bir etkinliğe kaldım. Salona girdiğimde davetliler arasında yer alan Çevik Bir'i de gördüm. Protokoldeki yerimi aldığımda birisi yanıma yaklaştı ve 'bu notu size paşam gönderdi' diyerek bir kâğıt uzattı. Kâğıdın üzerinde 'Türkiye'nin İran olmasına asla izin vermeyeceğiz?' yazıyordu. Hemen cebimden kalemi çıkarttım. O notun altına aynen şunu yazdım: 'Biz de Türkiye'nin Suriye olmasına izin vermeyeceğiz.' Kâğıdı bir arkadaşımla tekrar Çevik Bir'e gönderdim." Çevik Bir ve Muhsin Yazıcıoğlu arasındaki İran-Suriye "atışması" ne anlama geliyordu. 28 Şubat sürecinin kudretli paşası Çevik Bir, Refahyol iktidarını 7 milletvekiliyle ayakta tutan BBP Genel Başkanı'na "irtica" içerikli bir mesaj yolluyor, tabiri caizse 'ayağını denk almasını" söylüyordu. Muhsin Bey de Türkiye'nin Suriye'deki Baascı rejim gibi bir baskı rejimiyle (ki o dönemde Suriye'de daha baskın bir yönetim vardı) idare edilmesine izin vermeyeceklerini, dolayısıyla darbelere direneceğini söylüyordu. Hem de kime gönderiyordu bu mesajı? Bizzat post modern darbenin komutanı olan Çevik Bir'e. Söz konusu mesajın anlamı şudur, "siz darbe yapabilirsiniz, ama bizler de bu darbeye direneceğiz. Halkımızın baskıcı bir rejimle ezilmesine asla müsaade etmeyeceğiz." Sadece bu söz bile ölümünün ardından bir değil, onlarca kapağın Muhsin Bey'e ayrılmasına yeter de artar bile. İşte Muhsin Bey böyle bir adamdı. O dönemde istese çok rahat bir şekilde kendisi de dâhil bir iki arkadaşı bakanlık koltuğuna oturabilir, bürokraside istediği makama dava arkadaşlarını yerleştirebilirdi. Ama o "Müslümanların İktidarı"na karşılıksız destek verdi. İşte bu yüzden de başta Sivaslılar olmak üzere halk da onu karşılıksız sevdi. Rabbim rahmet eylesin, mekânı cennet olsun… |
<0YORUM: