Prof. Dr. Adnan Aslan - Viyana Üniversitesi/ Pedagoji Anabilim Dalı Başkanı
İslam dünyasında henüz bir İslam din pedagojisinden bahsetmek mümkün değildir. Mevcut kitaplar bir tip insan şeklinden hareket ederek, dinin bütün insanların ihtiyaçlarına aynı oranda cevap vereceğine inanılır. Verilen cevabın kesinlikle doğru olduğuna inanılır. Cevaptan tatmin olmayan insanlardaki eksiklik konu edilir. Verilen ilmihal bilgisinin doğruluğundan veya öğretmenin yeteneksizliği genelde söz konusu edilmez. Yeni din dersi müfredatlarında, iyiye yönelik düzenlemeler bulunmakla birlikte, ülkemizdeki din derslerinde insan unsuru ikinci planda kalır. İnsanla birlikte, insanın kişisel tecrübeleri, kendinin Allah'la olan özel ilişkisi din derslerinde göz önüne alınmaz. Din hayattan uzak bir direktifler kaynağı olarak sunulmaktadır.
Hâlbuki, öğrencisini dikkate almayan ve öğrencinin birikimleri üzerine kurulmayan hiç bir ders kaliteli bir ders değildir. Bu didaktik gerçek çağdaş eğitim bilimlerinin temelini oluşturmaktadır. Bu gerçek din derslerinin de kalite unsurudur. Kültürel alt yapı, modernleşme, şehirleşme, modern aile yapıları din derslerini de yakından ilgilendirmektedir. Din dersleri gelişen hayata endeksli olmak zorundadır. İlmihal bilgilerinin sihirli değnek olmadığını ve çocukların gerçek hayatında yer alamadığını müslüman aileler yaşadıkları kendi gerçekleriyle (konuşmasalar dahi) hissetmektedirler.
Dinin hayata önderliği ve hayat sorunlarının dine yönlendirilmesi, yeni bir pedagojik beceriyi gerektiriyor. Bu pedagoji dinin temellerinden kaynaklanmakla yetinmiyor: Kim, kime, nerede, nasıl, ne zaman, neden sorularıyla din kaynaklarıyla çağdaş sorunları buluşturuyor. Bu şartlar çevresinde yeni bir Kuran, Sünnet, Fıkıh ve Siyer didaktiği meydana getiriliyor. Örneğin: Kim, Kimden, neden, nerede ve nasıl Kuran öğreniyor? Kuran didaktiğinin görevleri arasına giriyor. Çocukların Allah'a yönelttiği sorular, korku ve ölümün din derslerinde aynı soru yaklaşımıyla işlenmesi "Akide Didaktiği"nin görevi olabilir. Bütün bunlarla söylenmek istenen, din kaynaklarının yeni bir pedagojik yaklaşımla hayatla buluşturulması gereğidir. Yoksa pedagojinin din bilimlerinin yerine geçmesi manasında anlaşılmamalıdır.
Bu buluşturma, mevcut hayatı ve onun içindeki insan unsurunu dikkate alması gerekiyor. Bunu, din bilimlerinin pedagojik bir katılımla açılmasını sağlamadan elde etmek mümkün değildir. Ülkemizdeki din derslerinin devlet okullarındaki durumu, bu iddiamızı doğrulamaktadır. Din dersi kitaplarında ard arda sıralanan insansız konular, sadece bilgiyi havaya savurmaktadırlar. Kimin neden bu bilgiye ihtiyaç duyduğu göz önüne alınmaz. Çocukların neden kısa surelerle Kuran öğrenmeye başladıkları sorgulanmaz. Çünkü, hedef sadece bilinmesi gerekenin verilmesidir. Öğrencinin bu sureye, bu sınıfta, gerçekten ihtiyacı var mı? sorusu sorulmaz. Çocuğun dünyasın da Kadir Suresi, İhlas suresinden Kuran'ı hissetmek noktasında daha etkin olabilir mi sorusu, geleneksel bilimlerin üstesinden gelebileceği bir sorun değildir.
Bu gerçekler bize İslam dünyasında etkin bir din pedagojisi ihtiyacını hissettirmektedir. Böyle bir gelişme, dini hayata daha etkin bir şekilde yaklaştıracak ve dinin gerekliliği inanmaktan öte, günlük bir ihtiyaç haline getirebilecektir.
Korelâsyon ders prensibi, bu endişelerden hareket edilerek, geliştirilmeye çalışılan bir öğretim metodu olarak karşımıza çıkmakta ve din pedagojisindeki önemi gittikçe artmaktadır.
Korelâsyon, yetmişli yıllardan beri din pedagojisinde ve müfredat gelişmelerinde önemli bir yer almaktadır. Korelâsyon, din ile, yaşanan dünya ve şahsi tecrübe arasındaki ilişkiyi pedagojik olarak inceleyen, bir ders prensibi olarak anlaşılmaktadır.
Korelâsyon, dini, genç insanların yaşam horizotlarına yaklaştırmayı amaçlamaktadır. İnanç, bilgi düzeyinde değil, inanan kişinin yaşadığı inanç dünyasından hareket edilerek, algılanıyor ve yeni yaşam şekillerine yönlendirilmeye çalışılıyor. Din toplum içerisinde toplum ile birlikte anlaşılıyor ve yaşanıyor.
Korelâsyon merkezli dersin özellikleri nedir?
Bu başlık altında korelâsyon didaktiğinin bazı özelliklerini aktarmaya çalışacağız. Bu makaleyi okuyan arkadaşlarımızın öğretmenlik mesleğiyle ilgilerinin olduklarını kabul ediyoruz. Detaylı bir çalışma, makale hedeflerimizi aşmaktadır. Bu nedenle, okuyucularımızın anlayış göstereceklerini umut ediyorum.
Tecrübe ve yaşanan dünya ilişkisi
Korelâsyon, vahyin, somut hayat sorunlarından kaynaklanarak peygambere indirildiğinden hareket etmektedir. İslam hukuku ve yaşam şekli, canlı bir insanlık tarihi içerisinde şekillenmiştir. Bu durum, İslam Derslerinden dini buyuruyu hayata, hayatın sorunlarını dine yönlendirmeyi beklemektedir. Ayrıca din dersleri, yaşanan tecrübeleri, kritik bir yaklaşımla, dinle karşılaştırmak zorundadır. Vahyin aktarımı, büyük oranda, insanların dine yönelttiği sorularla gerçekleşmiştir. Korelâsyon didaktiği, bu noktada İslam geleneğine hiç de uzak değildir.
Bu doğrultudaki din dersleri, sürekli olarak belirlenen din dersi içeriklerini, dinin esaslarına ışık tutup tutmadığını sorgulamayı, diğer taraftan da, insanların belirgin yaşam sahnelerini aydınlatmayı hedef edinmelidir. Bu ortamdan hareket edilerek, çocuk ve gençlerin dünyası, İslam'ın ana dinamikleri açısından sorgulanabilir. Bu tür hedefleri taşımayan din dersi, dinin kendisi için önem arzetmediği gibi, din ve yaşanan hayat arasındaki canlı ilişkiyi de gerçekleştiremezler.
Korelâsyon açık ve dinamik bir süreçtir
Bu tür din dersi, insanların günlük hayatlarında sürekli dini tecrübeler yaşadığını kabul eder. İnsanlar sürekli olarak hayatlarını sorgularlar ve kendilerine yön ararlar. İnsan bir sorudur, fakat kendisi bir cevap değildir. İnsanları, tabii olarak yaşadıkları ve yaşamaya çalıştıkları 'dini tecrübeler' olarak kabul edilir. Fıtratta var olan din tecrübesi, Kuran ışığında yorumlanmalıdır. Korelâsyon didaktiği, her verilen cevabın insanları tatmin edeceğine ve kabul göreceğini kabul etmemektedir. Din nasihattir ve dinin kabulü veya reddi, insanın hür iradesine bağlıdır. Korelâsyon didaktiği, insanları sadece davet eder ve öğrencilere sorun ve sorularını Kuran'a yönlendirmeyi hedefler. Bu yönlendirme çerçevesinde sorun ve sorunları Kuran yaklaşımıyla sorgular.
Bir davet (veya provokasyon) olarak Korelâsyon
Çocukların korelasyon metodlu uygulanan derslere tepkisi ve bu tür öğrenim sürecine katılımları değişik olacaktır. Kalite iddiası olan din dersi, yaptığı davet ve tekliflerle çocuğun kendi yaşamıyla din arasındaki ilişkiyi, kendisinin bulmasını sağlamayı hedeflemelidir. Bu tür bir yaklaşımı gittikçe yalnızlaşan ve modern toplumlarda yoğun bir şekilde ferdileşen bir insan şekli zorunlu kılmaktadır. Tek bir insan tipinden hareket etmek artık mümkün değildir. Her öğrenci, kendine has bir tanrı anlayışıyla okula başlamaktadır. Bu anlayışların kabul gördükten sonra, din ışığında yıkanmaları gerekiyor. Kendi tecrübelerini hiçe sayan bir dini, çocuk da hiçe saymaktadır. Çocuk dine ihtiyacı duygusal hissedebiliyor. Aklen, çocuğun dine ihtiyaç duyması değişik bir süreci gerektiriyor.
Öğrenme hedefleri ve Korelâsyon
Elbette ki korelasyon didaktiğinin başarısı, genel öğrenim hedeflerindeki uyuma da bağlıdır. Tek boyutlu öğrenim hedefleri, korelasyon hedefli derslerin kalitesini düşürmektedir. Ders kalitesi üç boyutlu bir öğrenim hedefinin gerçekleşmesiyle mümkün olabilir: Kognitiv (akli), affektif (duygusal), motorik (el becerisi)
Ders kalitesi ancak bu üç boyutun gerçekleşmesiyle mümkün olabilir. İslam, din dersleri için bu üç boyutun içeriklerin kısaca anlatmakta fayda görüyorum. Bu tür bir uygulamanın, öğretmen arkadaşlarımızın ders neticelerini ölçmelerine fayadalı olacağına inanıyorum:
Bu üç öğretim hedefi, din derslerinde aşağıdaki boyutlarda gerçekleşiyor. Bu boyutlar din derslerinin terbiye hedefleridir. Din pedagojisinin en sıkıntılı sahaları bilgiden ziyade terbiyenin nasıl verileceği sorusudur. Aşağıdaki aşamalar, terbiyenin derste etkin takibin, sağlayan kaba bir taslak olarak da görülebilir.
Fıtrat boyutu: (Afektif)
- Deneme (Öğrenci bakıyor ve gösterilenleri algılıyor)
- Reaksiyon (Çocuk gördüklerine reaksiyon gösteriyor. Çiçeğin güzelliğini gören çocuk güzelliğe tepki veriyor: Allah ne güzel şeyler yapıyor.'
- Değerlendirme (Çocuk Allah'ın gücüne kendi dünyasında yer veriyor: Allah güçlü, Allah ne kadar büyük vb.)
- Tatmin oluyor. (Allah her şeyin en güzelini yapar)
- Değişiklik yapmaya hazır duruma geliyor. (Yeni karar ve yaşam şekline hazır oluyor.)
İman Boyutu (Kognitif)
- Düşündürme (Allah'ın varlığı düşünülüyor.)
- Güncelleştirme (Din sorunları günümüzde anlaşılıyor.)
- Din ve kişi arasında sorumluluk oluşuyor.
İbadah Boyutu (Motorik)
- Şükür edebilmek
- Dua edebilmek
- Sorumluluk alabilmek
- Saygı gösterebilmek
- Değerlendirebilmek
- Uygulayabilmek (Uygulama, kişinini dünyasında kendin karakter olarak gösteriyor. Kişi, belli davranışlar, düşünmeden yapabiliyor.)
Din derslerinin genel eğitime katkısı
Din dersleri dinin kendisi için önemli olduğu kadar, genel eğitim içinde de önemli bir yere sahiptir. Çocukların dünyasını algılayan din, çocukları hayata hazırlamakta etkin bir rol almaktadır. Çocukların çoğulcu toplumlarda var olan değerlerle kritik bir ilişkiye girmesini sağlamaktadır. Var olan ve çocuklarımıza sunulan değerleri, İslam dininin yardımıyla anlamaya, yorumlamaya teşvik etmektedir.
Böylece din dersleri:
- Çocukların, kendilerini Allah'ın en değerli varlıkları olarak kabul etmelerini sağlar. Ben kimim? Nereye gidiyorum? Kabul görüyor muyum? Sorularının cevabını verir.
- İslam gerçeğinden bakarak, mevcut fikirleri değerlendirme yeteneği verir. Ayrıca, bu değerler arasında, kendi benliğini koruma ve savunma becerisi kazandırır.
- Çocukları korku, endişe ve sorunlarıyla ciddiye alır ve onların geleceğe umutla bakmalarını sağlar
- Çocukları adalet, zulüm, iyilik ve kötülük kavramlarıyla meşgul eder ve onları adaletin korunmasında sorumluluğa davet eder. 'Ne yapmalıyım?' sorusunun cevabını buldurur.
- Sosyal terbiyenin sağlanmasını teşvik eder ve toplu yaşamın gerçekleşmesinin ahlaki kuralların, gerekliliğini anlatır.
- Diğer dinler ve görüşlere karşı, hoşgörünün gerekliliğini vurgular. Çocuklara kendi pozisyonlarını savunma cesareti öğretir.
- Çocukların dini yaşama katılmalarının alt yapısını hazırlar.
- Dini kurumlar ve çocuklar arasındaki bağlantıyı kurar.
- Çocukları korku ve endişeden uzak, Allah'ın gücüne güvenmeye teşvik eder.
- Çocuklara, her zorluğun arkasında bir kolaylığın olduğu umudunu öğretir.
Hayat merkezli din dersleri, bünyesine bu terbiye ve öğretim hedeflerini pedagojik bir duyarlılıkla entegre edebilirse, ders kalitesi ve etkisinde ciddi bir gelişme görüleceği kesindir. Bu paralelde, özellikle, din dersi öğretmeni yetiştiren kurumlarımızın bu konuda daha fazla duyarlılık göstermeleri ve öğretmenlerimizi bu tür becerilerle okullara göndermeleri gerekiyor.
<0YORUM: